ABD’li Astrobotic’in Peregrine aracı, Rusya’nın Luna 25’i ve sayısız özel şirketler Ay’a iniş yapmaya çalıştı ve genel olarak bakıldığında hepsi başarısız oldu. ABD’nin 1972’den bu yana Ay’a iniş yapan ilk uzay aracı Odysseus’da yan yatmış ve sessizliğe gömülmüştü.
Peki neden bu kadar zor? Elbette bunun tonlarca matematiksel açıklaması var ancak en temelinde tüm uzay araçlarının esasında birer prototip olduğunu unutmamak gerekiyor. Hiçbir yüzey aracı seri üretime girmiyor ve çoğu zaman bu araçlar basit bir ısmarlama olmaktan öteye geçemiyor. Bu araçlar bir kez fırlatıldıklarında artık onlarla fiziksel iletişimi kaybedersiniz. Dünyada arabanız bozulduğunda onu tamir edebilirsiniz ancak aynı şey uzayda mümkün değil. Dolayısıyla ilk zorluk her şeyi mükemmel yapmanız gerektiğidir.
Bir başka zorluk da aslında bir yüzeye iniş yapacak araçlarda insanlığın çok da pratiğinin olmaması. Onlarca yıldır tek bir iniş aracı bile geliştirilmedi. Dolayısıyla bunu bir yerden kolayca öğrenmek de mümkün değil.
Para, politika ve öncelikler
Elbette tüm bunlar teknik sorunlar ve birkaç denemeden sonra aşılabilecek problemler. Ancak aşılamayacak engeller de var: Para, politika ve öncelikler.
Günümüzde NASA ve diğerleri kendi astronotlarını Ay’a indirmek istiyor. Daha önce yaptığı için NASA’nın neden zorlandığı sıkça gündeme geliyor. Bunun bir nedeni para. NASA, en zirve döneminde ABD bütçesinin yüzde 5’ini alıyordu. Bu bütçenin yarısından fazlası ise Apollo programına aktarılıyordu. Eğer enflasyonu hesaba katarsak NASA, Apollo programına bugünün parasıyla tam 260 milyar dolar harcadı. Apollo programının öncüleri olan Gemini ve diğer programları da hesaba katarsak bu maliyet 280 milyar doları aşıyor.
NASA günümüzde ise bütçeden yüzde 0,5’ten az pay alıyor. Bu bütçe ile NASA, Artemis programı için 10 yılda 90 milyar dolar para harcadı. Mali nedenlere ek olarak bir de siyasi nedenler de süreci etkiliyor. NASA, Ay’a gittiğinde ABD, Sovyetler Birliği ile bir Soğuk Savaş ve uzay yarışı içindeydi. Ülkedeki herkes bu yarışın kazanılmasında ortak paydadaydı. Günümüzdeki bu kadar ciddi bir yarış yok ve insanların farklı öncelikleri bulunuyor.
Apollo ile NASA hedefine ulaştıktan sonra programın bütçesiyle birlikte siyasi ve kamu desteği de hızla düşmüştü. Bu düşüş 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında NASA’nın bazı kritik kararlar almasına neden oldu. Bu kararlar Artemis programını da etkiliyor. NASA, sonlandırdığı Space Shuttle programındaki motoları ve bazı mekanik parçaları Artemis’in tasarımına dahil etti. Bundaki neden elbette maliyetlerdi.
Son olarak ise artık öncelikler değişti. İnsanlar uzayda bir felakete karşı artık çok daha düşük toleransa sahip; Apollo 1, Apollo 6 ve Apollo 13 kazaları ve hataları, Challenger ve Columbia felaketleri… Apollo görevlerinde astronotlar Ay’ın nispeten daha yakın ve daha az engebeli olan ekvator bölgesine iniş yaptı ve sadece birkaç saat orada kaldı. Gittiler, basit örnekler topladılar, deneyler kurdular ve ayrıldılar.
Ay’ın günet kutbu bir bilinmeyen
Artemis ise Ay’ın güney kutbuna gitmeyi hedefliyor. Burası çok daha engebeli bir arazi. Nasıl gezegenimizde Almanya’ya gitmek ile kutba gitmek farklı bir zorluksa bu da öyle düşünülebilir. Artemis ile aynı zamanda hedef basit görevler yapmak değil. Birincisi, astronotlar Ay yüzeyinde bir haftaya kadar zaman geçirecekler, bu da daha fazla yiyecek, su, yakıt ve bilimsel alet gerektiriyor. İkincisi Artemis’te bilimsellik ön planda, bu da daha uzun ve daha karmaşık bir görev tasarımı gerektiriyor.
Son olarak, Artemis programının esas amacı insanları sırf gezi olsun diye Ay’a indirmek değil; orada kalıcı bir insan varlığını sürdürülebilir bir şekilde inşa etmek. NASA ve Artemis paydaşları Ay altyapıları, iletişim, yörünge istasyonları, yörüngede yakıt ikmal depoları gibi geniş bir yelpazede çalışıyor. Ay’da üs kurulmak istenmesi bile başlı başına bir zorluk. Ulaşım için araçlar geliştirmek ise apayrı bir meydan okuma. Zira Ay’ın toprağı bile ekipmanlarınıza karşı davranıyor.